Bir Öğretim Üyesinin Gözünden Hibrit Lisans Eğitimi

Bir Öğretim Üyesinin Gözünden Hibrit Lisans Eğitimi

Views: 537

Hukuk fakültesinde lisans dersleri veren bir öğretim üyesi olarak, pandemi sürecinde zorunlu olarak tecrübe ettiğimiz ve deprem nedeniyle bu tecrübeyi tekrar edeceğimiz bir dönemdeyiz. Haftaya ertelenen derslerimiz başlıyor.

Çevrimiçi eğitimden kasıt, öğrenci ile öğretim üyesini ortak bir ses ve görüntü iletim platformu üzerinden bir araya getirmek kastediliyor. Elverişli bir internet bağlantısı, bu bağlantıyı sağlayacak bilgisayar, çalışır mikrofon ve kamera zorunlu donanım olarak ortaya çıkmaktadır. Yüz-yüze eğitimi ise öğrencilerin ve öğretim üyelerinin bir araya geldiği bir sınıfta klasik ders verme yöntemi olarak anlayabiliriz. Zorunlu olmamakla birlikte bir tahta ve yazıya uygun tebeşir veya kalem ve silgileri standart donanım olarak ortaya çıkmaktadır. Hibrit eğitime sonra geleceğim.

Lisans seviyesi aslında bir eğitimden ziyade öğretimdir. Öğrenciye akademik bilgi verilirken öğrencinin davranışları öğretim üyesi tarafından değiştirilmeye çalışılmaz. 18 yaş civarında seçme ve seçilme hakkına, hakları kullanma ehliyetine yeni kavuşmuş, kendi kararlarını yasal olarak kendisi verebilecek bireyler öğrenci kitlesini oluşturur. Öğrenciden, kendisine verilen alana özgü akademik bilgileri öğrenmesi beklenir. Lisans eğitiminin amacı da zaten öğrenciye kendi kendine öğrenebilme kabiliyeti kazandırmaktır. Öğretim üyesinin, öğrenciye en nihayetinde bir bilgi yükleme misyonu yoktur. Belirlenen kriterleri tamamlayan, geçer puan alan öğrenci dersleri tek tek geçer. gerekli tüm ders ve kredileri tamamladıktan sonra mezuniyete hak kazanır. Lisansı tamamlayan kişilerin ilgili alanın gerektirdiği temel bilgileri öğrendiği ve yeni gelişmeleri de kendi kendine öğrenerek kendisini güncelleyebileceği varsayılır.

Çevrim içi (veya online) eğitim tek başına iyi veya kötü bir yöntem olarak ön yargı ile nitelendirilmemelidir. Edindiğimiz tecrübeler belirli şartları g çevrimiçi eğitimin keyifli, etkin ve verimli geçtiğini göstermektedir. Ancak bu koşullar yoksa, çevrim içi eğitimin verimliliğini ve faydasını savunmak pek kolay değil.

Lisans seviyesinde öğretim süreci, öğretim üyesinin anlatılacak konuları belirlemesi, buna uygun hazırlık yapması, ders materyali toplaması veya oluşturması, hedef öğrenci grubunun bilgi ve bilgi alma seviyesinin tespit edilmesi (yeni gruplarda bir kaç hafta alabilir), Varsa bilgi asimetrisinin giderilerek simetri kurulması, müfredatı tamamlatacak surette ders hızının ayarlanması, öğrencilerin derse ilgisinin eşanlı takip edilmesi, bilginin öğrenciye ulaştığından emin olunması, dağılan dikkatin toparlanması, konunun anlaşıldığını teyit için öğrenciye soru sorulması, en iyi öğrencilerin cevapları ile akranlarca bilginin tekrarlanması, eksik veya hatalı bilgilerin düzeltilmesi, öğrencinin soru sormasını sağlayarak eksikliklerinin tespit edilmesi ve öğrenme farkındalığının sağlanmamsı, eksiklerin tamamlanması gibi bir çok yöntem ve strateji öğretim üyeleri tarafından öğretimde kullanılmaktadır. Yüz yüze eğitimlerde sınıf mevcudu 100’ü geçmediği takdirde öğretim üyesi bunları uygulamakta sıkıntı yaşamamaktadır.

Çevrim içi eğitimde ise bu yöntemleri uygulayabilmenin önünde fiziksel ve teknolojik engeller bulunmaktadır. Öncelikle öğretim üyesinin sınıfı kontrolü kendi ekranı, teknolojik altyapısı ile sınırlı olmaktadır. Ses veya görüntü iletiminde aksaklıkların, bilgisayardaki sorunların hem öğrenciler hem de öğretim üyesi için giderilmiş olması gerekmektedir. Öğrencilerin kamerası ve mikrofonunun çalışabilecek durumda olması, kameranın mutlaka açık, mikrofonun ise öğrencinin sesli katılım göstermesi gerektiği anda aktif hale getirilebilecek durumda olması gerekmektedir. Ekran çözünürlüğü öğrencinin, beden dilini, yüz mimiklerini okuyabilcek ölçüde olmak kaydıyla bir ekrana sığabilcek öğrenci sayısını belirlemektedir. Öğretim üyesi, kendisini de görmeli, nasıl göründüğünü görüntünün sağlıklı ve akıcı olduğunu kontrol etmelidir. Öğrenciler, öğretim üyesinin kendi gözlerinin içine bakarak konuştuğu algısına kapılabilmelidir. Şahsi tecrübelerden bu sayının 32 inçlik (70 cm) ekran kullanan birisi olarak maksimum öğretim üyesi dahil 12 kişi olduğunu söyleyebilirim.

Hibrit eğitime gelince, bu yönetem yüz yüze eğitim ile çevrimiçi eğitimin aynı anda kullanıldığı bir modeldir. Sadece çevrim içi kolay olmakla birlikte yüz yüze eğitim isteyen öğrenciler için geçen dönem kendi inisiyatifimle öğrencilerime sunmaya gayret ettim. Biraz hazırlıklı ve tecrübeli hale gelmiş olduk.

Hibrit eğitim öğretim üyesini çok zorlayan bir yöntemdir. Hem sınıfa hem de çevrim içi katılanlara hitap etmeyi gerektiriyor. Teknik alt yapı sorunu olmasa bile yüz yüze eğitim için beden dilini kullanmak istediğinde kameranın karşısından kalkılması gerekmektedir. Sabit kaldığında ise yüz yüze eğitimin anlatım tekniklerini uygulamak zor. Ders materyali olarak örneğin bir sunu kullanılmak istendiğinde hem çevrimiçi hem de sınıfa aynı anda yansıyı yüklemek zorunluğu ortaya çıkmaktadır.

Sınıflarımızın tamamı hibrit eğitime uygun donanıma sahip değil. Bu nedenle bu eksikliğin öğretim üyesi tarafından kendi olanakları ile giderilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Sınıflarda bilgisayar olmadığından, öğretim üyesinin kendisine ait taşınabilir bilgisayarı kullanması zorunlu olmaktadır. Taşınabilir bilgisayarların ekranları da haliyle küçük olmaktadır. Yaşla birlikte bozulan görme yetilerimiz bu küçük ekranda yakın gözlük kullanımını da gerektirmektedir. Eğer bir sunu veya görsel paylaşılacaksa bilgisayarın aynı zamanda çoğu sınıfta artık standart donanım olan projektöre bağlanması da gerekmektedir. Bunların çoğunun kumandası olmadığından açılıp kapanması için boyu uzun bir erkek öğrenciden sıra üzerine çıkarak manuel olarak açma desteğini istemek ise kaçınılmaz olmaktadır. Projektör açılsa bile projektörün eski VGA bağlantıları ile bilgisayarın HDMI/USB-C/Displayport gibi nispeten yeni teknolojik bağlantı noktalarını bir araya getirmek için gerekli uygun dönüştürücünün de öğretim üyesi tarafından temin edilmesi gerekmektedir.

Bilgisayar ve projektör birleştiğinde her iki görününün ikiz yansıtma mı yoksa, uzatılmış ekran mı olacağı da sorun olmaktadır. Projeksiyon öğretim üyesinin arkasına yansırken, bilgisayar ekranı önde durmaktadır. Uzatılmış ekranı kullanma ve kontrol etme olanağı yoktur. Bilgisayar ekranının ikiz paylaşılması ise öğretim üyesinin kişisel veri mahremiyetini tehdit etmektedir. Gelen mesajlar, e posta bildirimi, ekran üzerinde duran özel görseller, dosya içerikleri bir anda sınıftaki öğrencilerle dev akranda paylaşılır duruma gelebilmektedir.

İki farklı ortamda bulunan öğrenci gruplarının aynı derse katabilmek için sınıfın görüntüsünü çevrimiçine, çevrimiçindeki öğrencilerin görsellerini de sınıfa aktarmak gerekmektedir. Bu da ikinci bir kamera ve donanımı gerektirdiği için öğretim üyesinin imkan ve kabiliyeti bu noktada tıkanmaya başlamaktadır. Hasbel kader biraz teknoloji kullanabilen ve donanıma para harcayan birisi olarak beni bile çaresiz bırakmaktadır. Ancak ien azından ki ortamın ses iletimini bir şekilde olanaklı hale getirmek de gerekir. Çevrim içi derse katılan ve bir şeyler sormak veya cevaplamak isteyen öğrencinin sesinin dersin parçası olması nedeniyle sınıfa da aktarmak gerekmektedir. Bizim sınıfımızdaki kürsüde amfi olduğundan, mikrofonunu bilgisayarın hoparlörüne yaklaştırılarak bu ihtiyaç kısmen giderilemeye çalışılmaktadır. Ancak, ses dönüşleri ve yankı nedeniyle bilgisayarın mikrofonu bu durumda oluşabilcek uğultuyu önelemek için kapatılması gerekmektedir. Sınıftaki öğrencilerinin sesini çevrimiçi katılanlara duyurmak ise başka bir teknik sorun. Yazılımlar daha net ses için arka plan seslerini otomatik olarak kapattığından sınıftaki bir öğrenci ne kadar yüksek sesle konuşursa konuşsun uzaktaki ses olarak sesi kesilmektedir. Bu sorunu çözmek için ek bir mikrofon kullanmak gerekmektedir. Ancak kablolu bir mikrofon en fazla 1 metre uzağa gitme olanağı verdiğinden, bluetooth bağlantılı bir mikrofon kullanmak kaçınılmaz olmaktadır.

Bloetooth mikrofonun pilleri ders öncesinde şarj edilmelidir. Tam şarjda iki saat rahat idare etmekle birlikte takip eden derslerde kesintiler olabiliyor. Sınıftaki bir öğrencinin sesini çevrim içine duyurmak için bir muhabir gibi öğrencilerimize mikrofon uzatmamız gerekiyor. Bu olanağın da menzil sorunu var. Bilgisayardan 10 metre uzaklaşınca ses kesik kesik hale geldiğini, çevrim için öğrencilerin ses gelmiyor, duymuyoruz veya anlaşılmıyor edaları ile öğrenmiş oluyoruz. Ekran başından kalktığımız için çevrimiçi grup üzerindeki tün kontrol de kaybolmuş oluyor.

Çevrimiçi derse katılan (veya katılmış gibi yapan) öğrencilerin çoğunluğu sesi açmıyor, ne hikmetse çoğunluğunun mikrofonları ve kameraları hep bozuk. Bazılarının gerçekten sağlıklı bir teknolojik olanakları olmadığı gibi, kendilerine özgü odaları olmayan veya uygun yerde bulunamayan öğrencilerimiz de var. İnternet erişim paket sınırı nedeniyle açık internetin olduğu, kafeler, kütüphaneler gibi kamuya açık yerlerde derse katılmaya çalışan öğrencilerimiz de var. Bunun yanında bunları bahane edip kaytaranlar da var. Ama en başta söylediğim gibi öğrenme öğrencinin kendi sorumluluğunda olduğundan, kaytaranlar bize değil kendilerine kaytarmış oluyorlar, sınavı geçemezse ki ben kanaatini derse katılımlarına göre kullanıyorum, dersten kalacak olan kendileri oluyor. Dersi tam takip etmeyen bu öğrenciler, özensizlikleri nedeniyle maalesef bazen tüm çabaları ve zorla oluşturulan düzeni de bozabilmektedirler. Mikrofonu açık kalmış bir bilgisayar veya telefon aracılığı ile ilgisiz kişilerin ilgisiz konuşmaları, bebek ağlaması, anne fırçalaması veya bahçedeki hayvanların sesleri de bir anda dersin içerisine dahil olabilmektedir. Dersler bitmesine rağmen, dersin bittiğinden bile haberdar olmayan öğrencilerin 400-500 dakika daha derste kalmış olduklarını oturum raporlarından gözlemleyebiliyoruz.

Evet, bizlerin görevi sevgili öğrencilerimizi yetiştirmek, bunları bir şikayet olarak yazmadım. Öğretim üyeleri açısından çevrimiçi veya hibrit derslerde nasıl mücadele edildiğini sesli (yazılı) şekilde düşündüm.